-
1 kapmak
vt1) schnappenbirinden bir şeyi \kapmak jdm etw wegschnappençantasını kaptığı gibi gitti er schnappte seine Tasche und war wegçocuğu kaptığı gibi toz oldu er hatte sich das Kind gekrallt und war damit verschwunden2) ( ısırıp parçalamak) zerfleischenmakine parmağını kapmış die Maschine hat seinen Finger abgequetscht4) ( bellemek) begreifen -
2 can
can Leben n; Seele f; (a als Zählwort); Gesundheit f; Lebenskraft f; adj Person feinfühlig; entgegenkommend; aufrichtig; besonders Kind lieb;can acısı heftige(r) Schmerz;can alacak nokta (oder yer) Kernpunkt m, des Pudels Kern;can alıcı ohrenbetäubend; vernichtend; fig heikel; wunde(r) Punkt;can almak (Todes)Opfer fordern;can atarcasına leidenschaftlich;-e can atmak sehnlichst wünschen (A oder zu …); sich flüchten (zu D);can baş üstüme … wird gern erledigt;can borcunu ödemek das Zeitliche segnen;can çekişmek mit dem Tode kämpfen; sich herumquälen;can damarı Lebensnerv m;can dostu Busenfreund m;can düşmanı Todfeind m;can havliyle aus Leibeskräften;can kaybı Verluste m/pl an Menschenleben;can kurtaran yok mu Hilfe!;can sıkıntısı Langweile f; Ärgernis n, Verdruss m;can vermek umkommen; (-e) jemandem wieder Mut geben; wieder zum Leben erwecken A;… için can vermek sein Leben opfern für; lechzen nach;cana yakın sympathisch; Lied rührend;canı ağzına gelmek wie gerädert sein; abgehärmt sein; einen Schreck bekommen;-i canı çekiyor er/sie hat Appetit (auf A);canı çıkmak den Geist aufgeben; fam krepieren; sich umbringen (-den vor D); Kleid sich abtragen, zerschleißen;canı pek Person zäh;-in canı sıkılmak sich langweilen; bedrückt sein; sich ärgern (-den über A);-in canı yanmak heftige Schmerzen haben; satt haben (-den jemanden);canına yandığım(ın) fam verflixt; herrlich; Teufels-;canla başla mit Herz und Seele;canım mein(e) Liebe(r)!; mein Kind;yok canım aber nicht doch!?; wirklich!?; sieh mal an!;canım [dʒaː'nƗm] herrlich, wunderschön -
3 açık
\açık vermek Defizit aufweisen, in den roten Zahlen stehenkasa açığı der Fehlbetrag in der Kasseülkenin doktor açığı der Ärztemangel des Landes2) Lücke f3) ( gemi)\açıklarda auf offenem Meeraçığa çıkarmak entlassenyüzündeki ifade sevincini açığa vuruyordu der Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude1) ( kapalı olmayan) offen, geöffnet, auf\açık bırakmak offen lassen, auflassen\açık kapı bırakmak ( fig) sich einen Ausweg offenhalten, sich eine Hintertür offen halten\açık pencere önünde vor dem offenen Fenster\açık şehir pol offene Stadtgözünü \açık tutmak die Augen offen halten2) ( yol) freiyolu \açık olmak freie Bahn habençek \açıktır der Scheck ist nicht gedecktçok \açık bir film ein sehr freizügiger Film5) ( boş) leer, freikâğıtta \açık yer kalmadı es gab keinen leeren [o freien] Platz mehr auf dem Blatt7) ( vazıh) offen\açık konuşma zamanı artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden8) aufgeschlossenher çeşit yeniliklere \açık olmak aufgeschlossen sein gegenüber allerlei Neuigkeiten9) ( renk için) hell\açık bir renk eine helle Farbe\açık sarı saçlı bir kadın eine Frau mit hellblondem Haar\açık tenli hellhäutig11) ( sarılmamış) lose12) (kamuya \açık, halka \açık, gizli olmayan) öffentlich\açık duruşma/oturum öffentliche Verhandlung/Sitzung13) \açık farkla önde olmak mit großem Abstand führen1) ( açıkça) offen\açık söylemek offen sagen\açık söylemek gerekirse, ... offen gesagt [o gestanden],...\açık vermek ( fig) sich verraten, sich anmerken lassenhiç \açık vermedi er ließ sich nichts anmerkenbirine \açık olmak jdm offen seinkapım sana her zaman \açıktır meine Tür ist immer für dich offen2) ( dükkân) offen, aufbu dükkân pazarları da \açıktır dieser Laden hat [o ist] auch sonntags offendükkân \açık mı? hat das Geschäft auf?gözlerini \açık tutmak (a. fig) die Augen offen haltenışığı \açık bırakma! lass das Licht nicht an!radyo \açık mı? ist das Radio an? -
4 ağız
\ağız ağıza konuşmak unter vier Augen sprechenağzı kulaklarına varmak ( fam) von einem Ohr zum anderen strahlenağzından çıkmak ( söz) entfahrenağzından kaçırmak ausplaudern, sich verplappernağzını tutmak den Mund halten; ( sır vermemek) dichthaltenbirinin ağzını aramak [o yoklamak] jdn aushorchenbirinin ağzını burnunu dağıtmak jdm die Fresse polierenbirinin ağzını sulandırmak ( fam) jdm den Mund wässrig machenbirinin ağzını tıkamak ( fam) jdm das Maul stopfen\ağızlara sakız oldu sein Name war in aller Mundeelden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund lebenilk \ağızda paranın yarısını ödedi beim ersten Mal zahlte er die Hälfte des Geldesuçurumun ağzında am Rande des Abgrundes
См. также в других словарях:
yer açmak — 1) bir kimseye oturması için yer hazırlamak 2) mec. yer bırakmak, imkân vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer altı merdiveni — is. İşlek yollarda yayalar için yolun altına yapılan merdiven Kadınlar yer altı merdivenini inip karşı taraftan çıktılar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer almak — 1) (bir işte) bir işi hazırlayanlar arasında bulunmak 2) (bir işte) ayrılan yerde durmak, bulunmak Bu maddede yer alan genel sıralama sebepleri temel hak ve hürriyetleri tümü için geçerlidir. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer alıştırmaları — is., ç., sp. El ve bütün vücut bölümleri için, yeri bir dayanak yüzeyi veya bir tür araç gibi kullanarak düzenlenen hareketler … Çağatay Osmanlı Sözlük
acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler — geçim sıkıntısı yaşayan kimse sıkıntısını gidermek için türlü yollara başvurur, canı yanan ise sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
armudun iyisini (dağda) ayılar yer — alay kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakan yemez, kapan yer — bir şey yalnızca bakmakla elde edilemez, onu ele geçirmek için davranmak gerekir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
aç kurt yavrusunu yer — aç olan karnını doyurmak için canavarlığın en kötüsünü bile yapar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Militärkassationshof (Türkei) — Der Militärkassationshof (türkisch Askerî Yargıtay; amtlich: Türkiye Cumhuriyeti Askerî Yargıtay Başkanlığı) ist eines der obersten Gerichte der Türkei. Seit 2005 ist Brigadegeneral Ahmet Alkış Präsident des Gerichts. Inhaltsverzeichnis … Deutsch Wikipedia
işgaliye resmi — is., huk., esk. Pazar yerlerinde, toplu ticari iş yerlerinde satıcının işgal ettiği yer için ödediği ücret veya kira bedeli … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemlikli — sf. Yemliği olan Şu gördüğün yer için her ne söylesen caiz / Ahırdan farkı o yemliklidir bu yemliksiz. M. A. Ersoy … Çağatay Osmanlı Sözlük